Bu Blogda Ara

28 Ocak 2012 Cumartesi

50/50


Yönetmen: Jonathan Levine

27 yaşındasınız, basit bir bel ağrısı için doktora gidiyorsunuz ve kanser olduğunuzu öğreniyorsunuz. İnanılması ve katlanması zor bir durum, çünkü kendine çok dikkat eden bir insansınız, öyleki risk faktörü yüksek olduğu için araba kullanmayı bile öğrenmemişsiniz. Ancak şimdi yaşama şansınız sadece (neyseki) yüzde 50.

17. kromozomunuzdaki mutasyonunuz ile birlikte tüm hayatınız değişiyor. Üstesinden gelmeniz gereken bir hastalığa sahipsiniz. Psikolojik destek almaya başlıyorsunuz ve doktorunuz mesleğine yeni başlamış bir acemi. Sevgiliniz sizi aldatıyor. Bütün bunlara rağmen, aileniz ve en yakın dostunuz sizi hiç yalnız bırakmıyor ve tesadüfler güzel olaylara vesile oluyor. Arkadaşlık kavramına vurgu yapan bir film.

Yine komedi ile dramın iç içe girdiği, keyifle izlenilecek bir film. Gerçek hayatta olan bir hikayeden uyarlanarak hazırlanmış olan film, yaşayan filmlerden biri.

Farklı bakış açıları için:

Keyifli seyirler...

HAC


Paulo Coelho
Türkçesi: Celal Üster
Can Yayınları, 2006

Coelho’nun kendini arayış romanlarından bir başkası yine HAC. Bu sefer kendi içine olan yolcuğunu kılıcını aramak olarak soyutlaştırmış. Kılıcına giden San Diago yolunda bir de rehberi var, önceden aynı yolu, tüm zorluklarıyla tamamlamış olan biri, aslına bakarsanız yolu tam anlamıyla tamamlamak bir başkasına rehberlik etmekle mümkün, çünkü ancak böylece bütünüyle içselleştirilebildiğine inanılıyor.

Cohelho’nun yolda karşılaştığı tüm zorluklar sonunda, kendisi için yeni bir şey öğreniyor. Yeni öğretiler sayesinde bu zorlukları yeniyor. Kendi şeytanıyla konuşup, ona yenik düşmemeyi, ölüm korkusunu, hırslarına yenilmemeyi ama hedefi unutmamayı, doğayı dinleyip onun yönlendirmelerini takip edebilmeyi öğreniyor. Bütün bunların sonunda sadece bütün hepsini özümseyip asıl amacı bulabildiğinde kılıcına doğru çekildiğini fark ediyor.

Yazarın tüm yaşadıkları dinsel öretiler ve ayinler eşliğinde, gerçek hayatta uygulanabilecek ritüeller de var kitapta. Bazı şeyleri farketmek, farkettiklerimizi unutmamak, unuttuklarımızı hatırlamak için okunası bir kitap.
Benim inancım ise iyi, doğru ve güel için çalışıp, sadece inanmak.

20 Ocak 2012 Cuma

Kurtuluş Son Durak


Bu seferki yazım bir sinema filmiyle ilgili: Kurtuluş Son Durak.

Filmden hiçbir beklentim yoktu, psikolog olan kardeşimin isteği ve merakı doğrultusunda bu filmi tercih ettik açıkçası. Film hakkında tek bildiğim kadınlar ilgili bir film olduğuydu.

Yusuf Pirhasan’ın yönetmenliğini yaptığı bu filmin kadrosu ne kadar da geniş ve kuvvetli. Demek Akbağ, Belçim Bilgin, Asuman Dabak, Ayten Soykök, Nihal Yalçın, Damla Sönmez, Mete Horozoğlu, Yavuz Bingöl, Ahmet Mümtaz Taylan ve Hüseyin Soysalan’ın rol aldığı bu film pembe fularla sosyal mesaj vermesinin yanı sıra tam bir komedi filmi. Filmi izlerken ben burada neden gülüyorum, aslında çok kötü bir olay oluyor diyorsunuz ama gülüyorsunuz, bütün salon gülüyor. Gülüyorsunuz ama düşünüyorsunuz.

Kasvetli, içinizi buram buram yakan, ülkemizde ve dünya da yüzlerde binlerce hatta milyonlarca kadının maruz kaldığı kadına karşı şiddeti bir kez daha ama bu sefer tam bir kadının bütün güçlüklere göğüs gerdiği gibi, hayata karşı gülerek ayrılıyorsunuz salondan.

Film hakkında birkaç yorum daha okumak istiyorsanız: