Bu Blogda Ara

31 Mayıs 2015 Pazar

MACERA DOLU AMERIKA - 2. GUN

2. GUN

Dun aksam gec vakitte Kansas City’ye vardik. Hotelimize yerlesmeden once steak’leri ile unlu bu sehrin guzel etlerinin tadina vararak karnimizi doyurmak istedik. Bunu isteyen sadece biz degilmisiz ki, kapida bize en az 25 dk beklememiz gerektigini soylediler. O kadar yol ve o aclikla bizden dayanilmasi zor birsey isteniyordu ve Onur buna razi olmayacakti tabiki de, ve olmadi da. Kapidaki gorevli kiza bizim Chicago’dan geldigimizi ve cok ac oldugumu soyledi, ve bar kismina da olsa bizi hemen iceri aldilar. Harika yemekler yedigimizi soyleyip, bu konuyu burada kapatiyorum, sizleri daha fazla ozendirmeyecegim.

Guzel bir uykunun ardindan, gezimizin ikinci gunune Kansan City’de basladik. Ilk duragimiz Country Club Plaza’ydi. Bircok unlu marka ve magazayi barindan bu acik hava alisveris merkezinde bircok da heykel gorduk. Dere kiyisinda da biraz oyalandiktan sonra yemek yiyip, kahvelerimizi de elimize alarak sehir merkezine dogru yola koyulduk.



Yol uzerinde ilginc gotik kiyafetli bir kac genci gordugumuzde sehir halkinin garip oldugunu dusunmedik degil ama sonrasinda kilometrelerce uzanan siyah ve garip kiyafetli insan kuyrugunu gorunce sehirde buyuk bir rock festivalinin oldugunu anladik. Union Station, eski tren istasyonlarindan bir tanesi, ayni zamanda icerinde birde postane var. Elbette buradan ailelerimize kart gondermeyi ihmal etmedik.

Yolluk malzemeler ve ihtiyaclar icin market alisverisinin ardindan yaklasik 8 bucuk saat surecek olan yolumuza koyulduk. Dumduz yolumuzda atraksiyonu olmayan sakin bir yolculuk gecirdik. Muhabbetimiz, muziklerimiz ve fotograflarimizla yolculugumuza renk katmaya calistik. Essiz bir gun batiminda, yel degirmenler esliginde yolculuk ettik. Sonunda Colorado Springs’e ulastik. Bugun gormus oldugumuz gun batimi ve manzaralar, yarin icin olan heyecanimiz ve beklentilerimizi bir kez daha arttirdi.





30 Mayıs 2015 Cumartesi

MACERA DOLU AMERIKA - 1. GUN



1. GUN

Uzun suredir heyecanla bekledigimiz yolculugumuz dun basladi. Onur’un bu yil da Microsoft’ta staj yapmasini firsat bilerek, bu yilki tatilimizi yollarda gecirmeye karar verdik. Birlikte Seattle’a kadar araba surecegiz, sonrasinda ben ucakla donecegim. Uc ay sonrasinda ise ucarak gidecegim Seattle’dan bu sefer farkli bir rota izleyerek evimize donecegiz.

Indiana South Bend’ten baslayarak Seattle’a dogru yola ciktik. Dun St. Louis’e ugrayarak Kansas City’de aksami yaptik. Yorulmasina yorulduk ama gorduklerimiz buna degdi.

Yol sirasinda iki defa saganak yagmura yakalanmis olsakta yolculugumuz sorunsuz gecti diyebiliriz. En azindan biz islanmadik ve arabamiz temizlenmis oldu. St. Louis’te Old Courthouse’u kisacik bir gezdikten sonra, Arch’a ciktik. Arch’a cikmak icin yetiskinler icin 10$ ucret isteniyor, biletleri Old Court House’tan temin edebiliyorsunuz. Kucucuk kabinlerle 630 ft’e cikmadan once hakli olarak klostrofobimiz olup olmadigini soruyorlar. Yukarida cok kucuk ve egimli pencereler var, bunlar butun St. Louis ve sehir’den gecen Missisippi nehrini gorebileceginiz minik delikler. Arch’in alt kisminda bir muze ve hediyelik esya alabileceginiz bir de magaza bulunuyor. Biz St. Louis’in 20 mile disinda bulunan Butterfly House’a kapanmadan yetisebilmek icin muzeyi gezmeden cikmak zorunda kaldik. Yine de gordugumuz manzaradan birazcikta acliktan basimizdaki sersemlikle birlikte arabimiza ulastik. Yanimiza aldigimiz meyve ve kucuk atistirmaliklar iste burada imdadimiza yetisti.



Butterfly House’a vardigimizda kapidaki gorevli bizi kotu bir haberle karsiladi. Ozel bir fotograf cekimi nedeniyle kelebeklerin bulundugu seranin kapali oldugunu soyledi. Ozellikle Onur’un keyfini fazlasiyla kaciran bu haber uzerine oradaki hediyelik esya magazasinda oyalanirken, icerideki gelin ve damadin (ozel fotograf cekiminin kahramanlari) cikmalari uzerine bahceyi tekrar ziyarete actilar ve biz de iceri girip essiz guzellikteki kelebeklerle vakit gecirme ve onlari fotograflama firsati elde edebildik.



Seyatimiz boyunca ugradigimiz yerleri, yolculuk haritamizi ve yolculugumuzdaki fotograflari Onur’un sitesinden de takip edebilirsiniz.

Yolculuk suresince detayli bir yazi yazmaya vaktim olmayacak saniyorum ama yine de olabildigince gorduklerimizi, yasadiklarimizi bloglamaya devam edecegim.

6 Mayıs 2015 Çarşamba

"Cehalete geri donusun cehaletten cikmaktan daha zor oldugunu, hafizamin rahatsiz eden darbeleriyle anlamistim..."

4 Mayıs 2015 Pazartesi

Sineklerin Tanrisi

Türkçesi: Mina Urgan
Türkiye Is Bankasi Yayinlari, 19. Baskı, 2011

Nobel Edebiyat Ödüllü bir yazarın elinden cıkmis olan bu kitabı uzun zamandır okumak istiyordum. Onur’un Izmir’deki kitaplarının icerisinde gorüncede Indiana’nin soguk kıs gecelerinde okumak üzere yanıma aldım. Öyle de oldu, kıs aylarında okudugum bu kitap beni cok etkilemis olmalı ki, tekrar blog yazmaya karar verdigimde ilk bu kitap aklıma geldi.

Atom bombasından korunmak uzere korunaklı bir yere tasınmakta olan cocuklarin bulundugu ucagın bir mercan adasina düsmesiyle baslıyor hikaye. Yaslari 2-3 ila 12-13 arasında degisen ve sadece erkek cocuklarından olusan bir grubun adada yasadıkları maceralar alısılmıs senaryoların (veya duyulmak istenenin)  dısında. Yazar, kücük cocuk masumuyetinin bile konfordan uzak, yasamak icin caba ve emek gerektiren sartlar altında korku ve kotülük icerebilecegini müthis bir kurgu ile gozler onüne seriyor. Bir psikolojik deney titizligiyle kurgulanmis olan hikaye, insan dogasının hem iyilik hem de kotülügü barındırdıgını, gücsüz ve caresiz bir kalabalıgın bilim ve akıla üstün gelip, onlari yok edebilecegini anlatıyor.

Kitabın beni en cok etkileyen kısmı, bütün bu hikayenin dogru (olabilecek) olması. Yeterince egitilmemis kitlelerin sag duyudan uzak davranıp, menfaatleri yonünde hareket edebilecegini (ettigini) bir kez daha farketmemi saglamis olmasıdır.

Kitabın yayınlanma oyküsü, Mercan Adası ile benzerligi ve farkliliklari, sosyal psikolojik analizi hakkinda daha fazla yorum okumak ve karakterler hakkinda daha fazla bilgi edinmek isterseniz Murat Gulsoy’un kitap hakkindaki ‘SİNEKLERİNTANRISI’NI OTOMATİK PORTAKAL TEDAVİ EDEBİLİR Mİ?’ baslikli yazisini okuyabilirsiniz.