7. GUN
Gezimizin sonuna dogru yaklasirken, Nampa’dan Portland’a
olan yolculugumuz icin fazla plan yapmadik. Sadece hedefimize ulasmak icin iki
yol seceneginden gozumuze en eglenceli gorunen Columbia Nehri (Columbia River)
boyunca uzanan yolu sectik. Sabah uyanip, kahvaltimiz sirasinda da sakin bir
yolculuk yapip, Portland’a erken varmayi orada da biraz zaman gecirmeyi
dusunduk.
Sabah saat 10 civarinda yola koyulduk ve yaklasik 1 saatlik
yoldan sonra nehri yakaladik. Yolumuzun geri kalan kisminda da bu guzel nehir
bize yoldaslik etti. Misafirperverligini ve arkadasligini da yolumuzun uzerinde
bize gosterdigi beklenmedik suprizleri ile gosterdi. Aslina bakilirsa ilk
molamizda benim telefonumu tuvalette unutmamla birlikte bir telas yasamadik degil,
10 dk’lik bir mesafeden geri donmek zorunda kaldik. Neyseki telefonumu bulan
bir cift onu guvenlige birakmis, kendilerini bulup tesekkur edemedim maalesef, biz
alana tekrar vardigimizda onlar ayrilmislardi, ama yine de onlara buradan
sukranlarimi sunuyorum.
Benzin icin durdugumuz ikinci duragimizda ise uc yavrusu ile
bir anne ordege rastladik. Annelerine itaat edip piti piti yuzen yavru ordekler
cok sevimliydiler. Bir sonraki duragimiz ise Columbia Nehrinin kiyisindaki bir
park oldu. Burada biraz serinleyip, bir seyler atistirirken, nehirden
ziplayarak cikip bize selam vermek isteyen bir balikla karsilastik. Onun
fotografini cekme firsatimiz olamadi ama bu guzel merhabalasmayi unutmamak
uzere hafizalarimiza kaydettik. Kansas City’den yolluk icin aldigimiz ve henuz
bitiremedigimiz ekmeklerimizi de nehirde yuzen kazlarla paylastik. Bu guzel
kazlar, onlara verdigimiz hediyelerimizi sukranla kabul edip, bize guzel pozlar
verdiler ve sonunda da bize guzel bir kaz tuyu hediye ettiler. Bu sirada
arkadaslik grubumuzu bir de marti katildi, onu da grubumuza almaktan mutluluk
duyduk.
Bir sonraki duragimiz Tanrilarin Koprusu (Bridge of Gods)
oldu. Yolda gordugumuz tabeladan, bu ismin bize ilginc gelip merak etmemiz
uzerine ugradigimiz bu durakta karsilastigimiz manzara muhtesemdi. Bridge of
Gods, bizim bekledigimiz aksine 1920’lerde yapilmis modern bir yapi. Ancak
uzerinde kucuk bir arastirma yaptiktan sonra 1200’lu yillarda Columbia Nehrinin
sularinin asindirmasiyla burada Oregon ve Washington’i birbirine baglayan dogal
bir koprunun olustugunu ve kizilderililerin buraya Tanrilarin koprusu ismini
verdigini ogrendik. Bu yapi bircok kizilderili efsanesinde geciyormus.
Sonrasinda da buraya yapilan kopruye kizilderililerin kullandigi bu ismin
verilmesi uygun gorulmus.
Kopruden ayrildiktan sonra Portland’a varmak uzere yola
koyulmusken, yolda bizi beklenmedik bir diger supriz durdurdu. Sag tarafimizda
kalan guzel bir selale (Multnomah Falls) ilgimizi cekmeyi basarmis ve bizi yanina kadar cikarmaya
coktan ikna etmisti. Iki asamada yere ulasan selalenin sulari, yaklasik 165 metre
yukaridan asagiya dokuluyor, 21 yukseklikte metrede duraksayip tekrar asagiya
dokulerek yoluna devam ediyor. Burada serinleyip, fotograflar cektikten sonra
yolumuza devam ettik.
Yaklasik 40 dk’lik bir yoldan sonra Portland’a ulastik.
Hedefimiz 6:30’da kapanmadan once Portland Japon Bahcesi (Portland JapaneseGarden)’ne ulasmakti. Ancak, Portland merkezde takildigimiz trafik bizi biraz
zorladi. Amerika’da karsilastigimiz en kalabalik trafikti bu ve bence 600 bin
nufuslu bir sehir icin biraz fazlaydi. Neyse, son dakika da olsa Japon
bahcesine girmeyi ve burayi yarim saat icerisinde gezmeyi basardik.
Sonrada Japon bahcesinin hemen yanindaki Portland’in meshur
uluslararasi gul bahcesine (International Rose Test Garden) gectik. Dunyanin
cesitli yerlerinden gul turlerine ev sahipligi yapan bu bahce mis gibi kokan gorsel bir solen. Gullerin muthis renkleri ve kokulari beni benden aldi.
Ben fotograflarini cekerken, Onur’da dokulen yapraklarindan bize hatiralar
topladi.
Artik neredeyse aksam olmustu, biz de yorulmus ve cok
acikmistik ki. Yakinda guzel bir Italyan pizzacisi bulup, Amerika’da yedigimiz
en guzel pizza’yi da yedik. Pizzacinin ismini de bu durumu akdeniz insaninin
nukteli ve dalga gecen edasiyla, bu pizzacinin Amerika’daki diger pizzacilardan
farkli oldugunu anlatan sekilde : ‘Escape from the New York Pizza’.
Sonrasinda ise kaldigimiz hotel (sanirim baska bos odasi
olmadigi icin) bize genis dubleks bir suit oda (apart) verdi. South Bend’teki
evimizden daha buyuk olan bu hotel odasinda istiharete cekildik.