Bu Blogda Ara

4 Haziran 2015 Perşembe

MACERA DOLU AMERIKA - 5. GUN


5. GUN

Yolculugumuzun 5. Gununde Salt Lake City ve civarindaki dogal parklarda gecirdik. Universite misafirhanesinin bize sundugu guzel bir kahvaltinin artindan ilk duragimiz, buyuk tuz golu (Great Salt Lake) uzerinde bulunan antilop adasi (antelope island) oldu. Burasi manzarasi ve daha once gormediginiz hayvanlari gozlemleyebileceginiz dogal yasam alanlari ile oldukca ilgi cekici bir yer. Salt Lake, Amerika’nin olu denizi olarak bilinip bazen bu sekilde adlandirilsa da genis bir ekolojik zenginlige de sahip. Golun uzerinde ve cevresinde yasayan sinekler de plankton ve bakterilerle birlikte bu ekosistemin bir parcasi. Bizi en cok etkilyen ve uzerimizde iz birakanlarda bu kucuk sinekler oldu. Onlardan kacmaniz ve saklanmaniz maalesef mumkun degil, bu nedenle yine de uzun pantolon giymenizi tavsiye edebiliriz (bende cok etkili olmadi, pantolonun uzerinden de kaniniza ulasmayi basarabiliyorlar).

Antilop adasinda cok sayida bizon gormek mumkun, yanlarina cok yaklasmadiginiz taktirde oldukca sakinler ve agir hareket ediyorlar. Ada turumuz boyunca bizonlari tek olarak, ikili uclu gruplar ve suruler halinde gorebildik. Adaya ismini veren antiloplari gorebilmemiz ise oldukca zor oldu. Yol boyunca gozlerimiz onlari aradi, tam umidimizi kesmis donus yoluna gecmistik ki, once Onur uzakta oturan buyuk bir antilop gordu. Onun goruntulerini alip, tekrar yola koyulmamizdan yaklasik 5 dk sonra da ben otlar arasinda sadece boynuzlari gorulebilen yavru bir antilop oldugunu farkettim. Hali hazirda bana bakan minik antilop fotografini cekmek uzere arabadan inip yanina yaklasmaya calistigimda ayaga kalkip bir sure beni izledikten sonra benden uzaklasti. Yine de bu guzel canli ile merhabalasip, onun fotograflarini cekmek cok guzeldi. 

Antilop adasinda bir de baykuslar gorduk. Bunlar geceleri avlanip, gunduzleri dinlenen hayvanlar. Baykuslarin bulundugu bolgeye gittigimizde iki tane buyuk, iki tanede yavru baykusun bir hangarin icerisinde uyuduklarini gorduk. Buyuk baykuslardan bir tanesi bizim geldigimizi farkederek gozlerinden bir tanesini acarak bizi izlemeye basladi. Yavru baykuslar ise yumuk yumuk gozleri ve burusuk yuzleri ile tum sevimliliklerini koruyarak uyumaya devam ettiler.

Hem antilop hem de baykus fotograflarini onlara cok yaklasmadan uzaktan cekmeye calistim. Daha iyi goruntuler elde etmek icin daha uygun lenslere ihtiyacim oldugunu anlayip, donus yolunda ugrayacagimiz dogal parklarda kullanmak uzere boyle bir lens edinmeye karar verdim.

Antilop adasinda bir de 1800’lu yillarda adaya gelip yerlesmis ve daha sonra orada bir kilise kurmus bir aile yasiyor. Burasi adada bulunan birkac ziyaretci merkezi disindaki tek bina ve su anda burasi da muze ve ziyaretci merkezi olarak hizmet ediyor. Bu evin bahcesi ise adanin uzun agac bulunan tek bolgesi, bu nedenle adada bulunan bircok kus turune de ev sahipligi yapiyor. Kucuk bir alani kaplayan bu agaclik bolgeye girdiginizde rahatlatici bir serinlik hissediyor ve farkli kus seslerini duyabiliyorsunuz. Oturmak, kitap okumak, dinlenmek ve belkide guzel bir ogle uykusu cekmek icin muthis bir yer. Bu nedenle orada yasayan insanlari kiskanmadik degil.

Ogleni gecerken, Antilop adasindan ayrilip yaklasik 1 bucuk saat mesafedeki ‘Big Cottonwood Canyon’ bolgesine dogru yola koyulduk. Sehir merkezini gecip, daglik bolgeye dogru yoneldikten sonra, daglar arasindaki vadilerden gecen yolumuzda nefes kesen dag manzaralari ile karsilastik ve yol boyunca yanimizdan akan dereyi izleyerek Brighton bolgesine ulastik. Zirveye dogru yaklastigimizda mevsim sebebiyle kapali olan cok sayida kayak merkezi ve hoteller gorduk. Tepeye ulastigimizda Gumus Gol (Silver Lake) bizi karsiladi. Burasi da habitati zengin bir bolge. Golun bataklik gibi olan kisimlarinin uzerine insanlarin dolasabilmeleri ve oradaki hayvanlari gozlemleyip balik tutabilmeleri icin tahtadan patikalar yapilmis. Gol ve cevresinden etrafta bulunan basi karli daha yuksek tepeleri gorebilmekte mumkun. Biz de golun etrafinda dolasip, bol bol fotograf cektik. Tepeden asagiya inerken, bizimle birlikte olan dereye tesekkur etmek icin kisa bir mola verdik ve onu da fotografladik.
Asagiya, sehre dogru indigimizde ise cigerlerimiz oksijenle dolu dolu ama karnimiz acti. Bu sebeple, sehir merkezindeki icerinde alis-veris merkezleri ve restoranlar bulunan ‘City Creek Centre’a ugradik. Burada karnimizi doyurduktan sonra, yurume mesafesinde bulunan ‘Temple Square’e gectik. Utah hristiyanligin bir kolu olan mormonlugun merkezi olarak biliniyormus. Salt Lake City’de de 1800’lerin sonunda yapimi tamamlanan oldukca buyuk ve gorkemli bir Mormon kilisesi mevcut. Aslina bakilirsa ‘Temple Square’ olarak adlandirilan bolge, buyuk bir Mormon kompleksi. Ilginc gorusler barindiran Mormonizm ve Mormonlar hakkinda daha fazla bilgi edinmek isterseniz bu sayfayi ziyaret edebilirsiniz.

Temple Square’de aksam saatlerinde kilisenin isiklerinin da yanmasiyla birlikte etkileyici kareler yakalabildik. Sonrasinda ise gorduklerimizi sindirmek ve gunun yorgunlugunu atmak uzere hotelimize dogru yola koyulduk.

Ertesi sabah, aksam saatleri oldugu icin goremedigimiz Mormon kilisesinin ic kismini gorebilmek ve belki fotograflayabilmek icin ‘Salt Lake City’den ayrilmadan once tekrar ugradimizda ise, aslinda kiliseye giremedigimizi bunu yapabilmek icin kilise uyesi olmamiz gerektigini ogrendik. Saygi gosterip, kiliseye ait olan etraftaki kucuk birkac binanin ic kismini goruntulemekle yetindik.

Muhtesem panoramalarimiz Ve bir de videomuz var:



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder