Bu Blogda Ara

5 Haziran 2015 Cuma

MACERA DOLU AMERIKA - 7. GUN

7. GUN

Gezimizin sonuna dogru yaklasirken, Nampa’dan Portland’a olan yolculugumuz icin fazla plan yapmadik. Sadece hedefimize ulasmak icin iki yol seceneginden gozumuze en eglenceli gorunen Columbia Nehri (Columbia River) boyunca uzanan yolu sectik. Sabah uyanip, kahvaltimiz sirasinda da sakin bir yolculuk yapip, Portland’a erken varmayi orada da biraz zaman gecirmeyi dusunduk.

Sabah saat 10 civarinda yola koyulduk ve yaklasik 1 saatlik yoldan sonra nehri yakaladik. Yolumuzun geri kalan kisminda da bu guzel nehir bize yoldaslik etti. Misafirperverligini ve arkadasligini da yolumuzun uzerinde bize gosterdigi beklenmedik suprizleri ile gosterdi. Aslina bakilirsa ilk molamizda benim telefonumu tuvalette unutmamla birlikte bir telas yasamadik degil, 10 dk’lik bir mesafeden geri donmek zorunda kaldik. Neyseki telefonumu bulan bir cift onu guvenlige birakmis, kendilerini bulup tesekkur edemedim maalesef, biz alana tekrar vardigimizda onlar ayrilmislardi, ama yine de onlara buradan sukranlarimi sunuyorum.

Benzin icin durdugumuz ikinci duragimizda ise uc yavrusu ile bir anne ordege rastladik. Annelerine itaat edip piti piti yuzen yavru ordekler cok sevimliydiler. Bir sonraki duragimiz ise Columbia Nehrinin kiyisindaki bir park oldu. Burada biraz serinleyip, bir seyler atistirirken, nehirden ziplayarak cikip bize selam vermek isteyen bir balikla karsilastik. Onun fotografini cekme firsatimiz olamadi ama bu guzel merhabalasmayi unutmamak uzere hafizalarimiza kaydettik. Kansas City’den yolluk icin aldigimiz ve henuz bitiremedigimiz ekmeklerimizi de nehirde yuzen kazlarla paylastik. Bu guzel kazlar, onlara verdigimiz hediyelerimizi sukranla kabul edip, bize guzel pozlar verdiler ve sonunda da bize guzel bir kaz tuyu hediye ettiler. Bu sirada arkadaslik grubumuzu bir de marti katildi, onu da grubumuza almaktan mutluluk duyduk.

Bir sonraki duragimiz Tanrilarin Koprusu (Bridge of Gods) oldu. Yolda gordugumuz tabeladan, bu ismin bize ilginc gelip merak etmemiz uzerine ugradigimiz bu durakta karsilastigimiz manzara muhtesemdi. Bridge of Gods, bizim bekledigimiz aksine 1920’lerde yapilmis modern bir yapi. Ancak uzerinde kucuk bir arastirma yaptiktan sonra 1200’lu yillarda Columbia Nehrinin sularinin asindirmasiyla burada Oregon ve Washington’i birbirine baglayan dogal bir koprunun olustugunu ve kizilderililerin buraya Tanrilarin koprusu ismini verdigini ogrendik. Bu yapi bircok kizilderili efsanesinde geciyormus. Sonrasinda da buraya yapilan kopruye kizilderililerin kullandigi bu ismin verilmesi uygun gorulmus.



Kopruden ayrildiktan sonra Portland’a varmak uzere yola koyulmusken, yolda bizi beklenmedik bir diger supriz durdurdu. Sag tarafimizda kalan guzel bir selale (Multnomah Falls) ilgimizi cekmeyi basarmis ve bizi yanina kadar cikarmaya coktan ikna etmisti. Iki asamada yere ulasan selalenin sulari, yaklasik 165 metre yukaridan asagiya dokuluyor, 21 yukseklikte metrede duraksayip tekrar asagiya dokulerek yoluna devam ediyor. Burada serinleyip, fotograflar cektikten sonra yolumuza devam ettik.
Yaklasik 40 dk’lik bir yoldan sonra Portland’a ulastik. Hedefimiz 6:30’da kapanmadan once Portland Japon Bahcesi (Portland JapaneseGarden)’ne ulasmakti. Ancak, Portland merkezde takildigimiz trafik bizi biraz zorladi. Amerika’da karsilastigimiz en kalabalik trafikti bu ve bence 600 bin nufuslu bir sehir icin biraz fazlaydi. Neyse, son dakika da olsa Japon bahcesine girmeyi ve burayi yarim saat icerisinde gezmeyi basardik.


Sonrada Japon bahcesinin hemen yanindaki Portland’in meshur uluslararasi gul bahcesine (International Rose Test Garden) gectik. Dunyanin cesitli yerlerinden gul turlerine ev sahipligi yapan bu bahce mis gibi kokan gorsel bir solen. Gullerin muthis renkleri ve kokulari beni benden aldi. Ben fotograflarini cekerken, Onur’da dokulen yapraklarindan bize hatiralar topladi.


Artik neredeyse aksam olmustu, biz de yorulmus ve cok acikmistik ki. Yakinda guzel bir Italyan pizzacisi bulup, Amerika’da yedigimiz en guzel pizza’yi da yedik. Pizzacinin ismini de bu durumu akdeniz insaninin nukteli ve dalga gecen edasiyla, bu pizzacinin Amerika’daki diger pizzacilardan farkli oldugunu anlatan sekilde : ‘Escape from the New York Pizza’.

Sonrasinda ise kaldigimiz hotel (sanirim baska bos odasi olmadigi icin) bize genis dubleks bir suit oda (apart) verdi. South Bend’teki evimizden daha buyuk olan bu hotel odasinda istiharete cekildik.
  

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder